29 Aralık 2014 Pazartesi

MOSKOVA BEYAZ GECELER../ White nights & Moscow..


 
yeşil şehir Moskova
Küçüklüğümden beri merak ettiğim bir şehirdi Moskova. Havasının soğuk olduğunu biliyordum da bu kadar soğuğu hiç beklememiştim. Haziran ayıydı ve sıcaklık 5-10 derece seyrediyordu. Bavula son dakikada hepimize bir tane attığım hırka ve montları her halde hiç üstümüzden çıkarmadık, zira bütün resimlerde hep aynı kıyafetleri giymişiz:))

Moskova stadyumu ve şehir manzarası
Moskova’ya (Vunukova hava limanına) THY’nin Ankara ve İstanbul’dan uçuşları bulunuyor. Yolculuk yaklaşık her iki taraftan da 2 saat 40 dk sürüyor. Türkiye ile 1 saat zaman farkı var. THY iki farklı menüde ücretsiz yemek ve tatlı ikramı yapıyor. Yemekler lezzetli. İyiki yemişiz çünkü Moskova'daki rus yemeklerini hiç beğenmedim. Ama tavuklu pizzası güzeldi. Pasaport işlemleri ise çok kolay ve zahmetsiz oldu. 

Alfabe kiril alfabesi olduğu için insan biraz zorlanıyor. Rusçada derdimizi anlatamayınca İngilizce anadilimiz oluverdi:)) Tabi burda ingilizce konuşan bulabilirseniz:)) Genelde asya kökenli uluslar ve ruslar var. Göçmenlerin çoğunluğu çekik gözlü, ama eşim ve çocuklar da zaten çekik gözlü oldukları için fazla zorluk çekmedik:)

Moskova'da bir kafe
Yurtdışına çıktığımızda karşılaştığınız problemlerden ilki helal et ve damak tadımıza uygun yemek bulmak oluyor. Moskova'da  İtalyan restoranlarındaki etsiz pizza ve lezzetli makarna çeşitleri ile Tatarların samsa böreği, düşes ve tarhun içecekleri farklı ve gayet güzeldi, mutlaka tatmanızı tavsiye ediyorum.. 

şeker kızım parkta koşarken

gelinler mutlaka limuzinle eve gidiyor:))

şehrin en manzaralı bölümünde gelinlerin 
fotoğraf çektirme geleneği var


Moskova, büyük, son derece güzel planlanmış ve 15-20 milyon nüfusa sahip bir şehir. Yeşilin korunduğu parkları oldukça büyük ve güzel. Evler çok katlı siteler şeklinde ve çevresinde yine yeşil alan ve parklar bulunuyor. Şehrin merkezinden Moskova Nehri geçiyor. Şehrin caddeleri, parkları ve her tarafı tertemiz, sabah-akşam yıkanıyor. Yerlerde bir çöpe rastlamak mümkün değil. Trafiği İstanbul’dan yoğun. Trafik cezaları net ve ağır. Yayaların geçiş üstünlüğü bulunuyor, yaya yollarında tüm arabalar insanlara yol veriyor. Şehrin her yanına ulaşan metro bulunuyor. Ayrıca tren hatları, otobüs ve troleybüs seferleri yapılıyor. 

                                     Matruşkalar:))
Özel araçlarla da taksicilik yapılabiliyor. Örneğin siz arabanızla bir yere giderken yolda otostop çekmiş birisini aracınıza alabiliyor ve ondan taksiler gibi ücret talep edebiliyorsunuz. Şehrin tamamının ısınma ve sıcak su ihtiyacı 4-5 yere konumlanmış dev merkezler tarafından yaz-kış karşılanıyor.  4-5 yıl öncesine kadar elektrik, su ve doğalgaz ücretsizken, Rusya yurtdışına enerji satmaya başlayınca bu kalemlere ücretlendirme yapılmış. 

kızımın muhabbeti:)

Meşhur Vegas alışveriş merkezi
Moskova dünya üzerindeki en pahalı şehirler arasında yer alıyor. Örneğin 3 kişilik bir öğün yemek 2000 rubleyi geçiyor. Yani yaklaşık 110 TL tutuyor. Türkiye’de böyle bir yemek en fazla 50 TL civarında tutar (1 TL 18 Ruble, 1 Dolar 32 Ruble, 20 Haziran 2013). 1+1 40 m2 lik dairenin fiyatı 200-300 bin dolar, kirası 1200-1300 dolar. Oteller de aynı şekilde pahalı, 2 kişilik ailenin kalabileceği sıradan bir otelin geceliği 100-300 dolar arasında değişiyor. 1,5 litrelik su yaklaşık 3 TL. Ancak benzin fiyatları ucuz bizimkinin yarısı veya daha azı kadar. 

Cuma günü tek camiye sığmayan cemaat..
Şehirde ırkçılık olayları da var; burada yaşayan Türk, Ermeni, Azeri…vb gibi diğer milletler esmerler “kara g.t” olarak adlandırılıyor ve 2.sınıf insan muamelesi görüyormuş. Bu sebeple bu milletler arasında dayanışma da söz konusu. Örneğin kaldığımız otelin sahibi ermeni bir bayandı ve Türk olduğumuzu bildiği halde bize birçok konuda yardımcı oldu. 

Kilisede başörtüsü takıp ayin yapıyorlar..
Rusların meşhur iki sözü; “Risk almazsan şampanya içemezsin”, “Çirkin kadın yoktur, az votka vardır”.

Türkiye ile ilgili olumsuz olaylar medyada daha fazla yer alıyormuş. Türkiye, Amerika’nın yandaşı olarak algılandığından bilinçli olarak burada halka böyle aktarılıyormuş. Örneğin Justin Bieber’in "Türk kızları kokuyor açıklaması" medyada geniş yer bulmuş:((( Sen kendine bak şımarık!

Olumlu olarak ise şunları ifade edebilirim; Türkiye ile Rusya arasında ticaret hacmi çok yüksek. Özellikle inşaat ve tekstil alanlarında Türk firmaların büyük yatırımları bulunuyor. Rus turistler de özellikle Antalya’yı (Kemer) iyi biliyor. Türk malları beğeniliyor. Tarkan, burada çok seviliyormuş. Yılda 1 kez Moskova’ya gelip konser veriyormuş. Konserinde de Ruslara birkaç Türkçe kelime öğretiyormuş. Bu durum konseri izleyen Türklerin duygulu anlar yaşamasına vesile oluyormuş:))

Moskova'nın benim için yeri çok özeldir.. İlk yurt dışı deneyimimdi ve oğluma hamileydim. Doktor kesinlikle hareket etmemelisin riskli bir hamileliğin var demesine rağmen, ben kendimi bir türlü tutamıyordum. Zaten içimde kıpır kıpır bir bebek vardı, şimdilerde oğluşumun neden yerinde bir türlü duramadığını anlayabiliyorum:))

süslü mimari yapılar
Gittiğimiz mevsimde güneş 22:30’da batıyor 4:40’da doğuyordu. Bu geceler, “beyaz geceler” olarak ifade ediliyor ve neredeyse saat 24:00’e kadar karanlık olmuyor ve bol bol gezip o muhteşem gökyüzünü seyretme imkanı bulabiliyorsunuz:))

akşam saat 22 de hala gezmedeyiz:)


Tüm resimler bana aittir.



26 Aralık 2014 Cuma

Şehir plancısı gözüyle şehirlerimiz../Our city through the eyes of a city planner..


http://en.wikipedia.org/wiki/Istanbul_Sapphire

Anadolu'nun samimiyet dolu sımsıcak insanlarının yerini kimse dolduramaz muhakkak. Gel gör ki bu sıcacık insanlarımız kendi yaşadıkları vatanı koruma adına fazla bir ilerleme kaydedememiştir..

Devamlı çevreyi korumaktan bahsedilir, dünya çevre günü etkinlikleri yapılır ama bizim insanımızda fazla bir değişiklik olmaz. Dünyayı gezer dolaşır en küçüğünden en büyüğüne kadar bilinçli bir toplumla karşılaşırız, fakat kendi ülkemiz insanının umursamaz halini görünce üzülmemek elde değil.. 

Çoğu zaman bazı yerlerde duyduğum laflardan biri "şehir plancısısınız ama şu şehirlerin haline bir bak!" Sonra bunu diyenlerden biri elindeki pisliği alıp yere atar, yolda bağıra çağıra konuşur, trafikte kornaya bas bas basar..

Şehirlerimiz bizim ikinci evlerimiz. İnsana saygı çevreye saygıdan geçer. Çevre koşullarının düzenli olduğu, insan doğasına göre şekillenmiş bir kentte yaşayan insan mutludur. Yaşanabilir bir çevre ve mimarinin insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkileri bilinmektedir. Bu olumlu etki sayesinde toplumsal barış, uyumlu ilişkiler, yaratıcılık, iş yerinde performans artışları, sağlık masraflarının azalması, suç oranlarındaki düşüş gibi sonuçlar elde edilebilir.

İnsanların ekonomik ve sosyal hayatlarının daha yaşanabilir olması ve ülkelerin kalkınması için öncelikle planlı ve sağlıklı şehirlerin olması gerekir.  Yaşanabilir şehirler için imar mevzuatında belirtildiği şekilde yapılar arasında belirli bir mesafe olmalı,  yeşil alan ve diğer donatıların miktarı nüfusa göre belirlenmeli ve uygulamaya geçirilmeli, ulaşım ve otopark gibi altyapı sistemleri sağlıklı olmalı, yerleşme alanlarında güvenli trafik akışını sağlayacak önlemler alınmalı, gelişmiş bir yaya ve bisiklet yolu sistemi tasarlanmalıdır. Kentlilerin kullanımlara en kolay, güvenli ve hızlı biçimde ulaşmalarını sağlayacak düzenlemeler yaparak şehirdeki erişilebilirlik artırılmalıdır.



Toplum olarak önce çevreye çöp atmama, doğayı ve canlıları koruma, kültür ve tabiat varlıklarımızı koruma, gürültü kirliliğini engelleme gibi konularda bilinçli ve duyarlı olmamız gerekiyor. Bunu ancak eğitimle aşabiliriz. Uyarı levhaları asarak bir sonuç elde etmek boş. Onun yerine ağır ceza gibi yaptırımları olan ve gerçektende bu yaptırımları uygulayan bir sistem getirilmeli. Büyük çoğunluğunun müslüman halktan oluştuğu toplumumuzda aslında bu konuda eğitime ihtiyacımız da yok. Müslüman zarar vermez, temizlik imandan gelir, herşeyden önce kul hakkı vardır. Ama nedense insanlık bile ölmüş bu toplumda..Yozlaşmış cahil bir halkın umursamaz hali de içler acısı..


Yurtdışında bir park
İmar planı çizen belediyelerimiz, TOKİ, bu planları onaylayan bakanlıklarımız ve tüm yetkili idareler plan çizerken ve onaylarken kentin ve çevrenin siluetine dikkat ederek yeşil alanları, teknik ve sosyal donatıları nüfusun ihtiyacına göre planlamalıdır. Altyapı sistemi oturmadan şehir planı yapılan yerlerde zamanla daha büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır. Belediye başkanı ve idarecileri imardan ve şehirden anlayan mesleklere sahip ve işine vakıf insanlardan seçilmeli, plan yaparken ve onaylarken şehrin ihtiyaçlarını ve kamu yararını gözeten planlar yapılmalıdır.


Princeton Üniversitesi
Bir şehri şehir yapan yeşil alanıdır. Apartman bloklarına hapsedilen insanımız için dolaşabileceği, eğlenebileceği, bahçesinde dahi çocuğunu oynatabileceği alan bulunmamaktadır. Neden bizim insanımız da bir-iki katlı bahçeli, otoparklı, oyun parkı olan evlerde oturmasın? Neden iş çıkışı bir ormanlık yeşil alandan geçerek evimize gidemiyoruz? Neden eğlenmek ve dinlenmek için gidebileceğimiz yeterli rekreasyon ve yeşil alanlarımız yok? Yurtdışında en fakir insanın dahi sahip olabildiği bu haklara neden bizim insanımız sahip olamıyor? Çünkü insanımız bunların değerini ya bilmiyor yada umursamıyor.




Yurtdışında yeşil alan ve temiz şehir bakımından yarışan belediyeleri ve idarecileri gördüğümüzde ülke olarak ne yazıkki bir çağ daha geriden geldiğimizi anlıyoruz. 

Çoğu şehrimiz akşam belli saatlerden sonra ölü gibi..Bazılarına şehir demek mümkün bile değil. Bakıyorsun çalışan büyük bir kesim var fakat bu ihtiyacı karşılayan iş merkezi, ticaret alanı, gezebileceği bir parkı, piknik alanı, çocuk eğlence alanları, leziz bir lokantası ya yok, yada çok az sayıda. Her yer apartman bloklarından oluşmuş, birbirlerine bitişik hiçbir yasaya uyulmadan yapılmış, yeşil alana dair bir esinti yok. Şimdi gelin siz bu şehirde yaşayan insanın psikolojisine..Devamlı göç veren bu şehirlerimizin gelişmesini bekliyoruz, neden geri kaldı diye hayıflanıyoruz..


Yurtdışındaki bir kütüphanede çocuk bölümü
Önce vizyonu ve koruma bilinci olan idareciler ve bilinçli bir toplum olmamız gerekiyor. Gerçek bir hukuk devleti olduğumuzu söyleyebiliyorsak kanun ve yönetmeliklerine de idarecisinden halkına kadar uymamız gerekiyor. Kanunların yaptırımı bu ülkede ne zaman gerçekten uygulanırsa işte o zaman bu hayal ettiğimiz güzel uygulamalar gerçekleşebilir..Çünkü bu halk bu güzelliklerin hepsini hak ediyor..

Sevgiler..