30 Ekim 2014 Perşembe

Amish Country/Lancaster hakkında..

Lancaster, Pensilvanya'nın güneyinde Amiş, Mennoit gibi bazı dini grupların yaşadığı Amerika'nın en eski şehirlerinden birisidir. Lancaster Amish Country, bu dini grupların merkezlerinden biri olmasının yanında, geniş tarım alanları, çeşitli aktiviteleri ve doğal ürünleri ile de bilinmektedir. 

Lancaster-Amish Country'de tarıma dayalı 
teknolojiden uzak hayat..
Amish Country de yaşayan dini gruplar, Hristiyanlığın Anabaptist hareketiyle 4 gruba ayrılmışlar. İlk başlarda Avrupa'nın Almanya, İsviçre vb. birkaç ülkesinde yaşamış fakat eziyet görerek Amerika'nın çeşitli bölgelerine göç etmişler. Dinler tarihçisi eşim Resul Çatalbaş'ın (www.resulcatalbas.com) Anabaptist hareket konusundaki çalışması kapsamında bunlar Amişler, Mennoitler, Hutterciler ve Kardeşler gruplardır. Bu gruplar dini inanışları gereği teknolojiyi reddeder, elektrik, telefon, televizyon, tarım makinaları vb. gibi medeniyetin getirdiği çoğu şeyi yaşayışlarına zarar vereceği düşüncesiyle kullanmazlar. Evlilik çok kutsal kabul edilip, boşanma yasaktır. Lakin anlaşamayan çiftler varsa ayrı evlerde yaşayıp yine evli kalırlar. Otomobil, traktör gibi elektronik araçları reddedip, at arabaları, pedalsiz bisiklet kullanırlar. Eğitim konusunda sadece 8.sınıfa kadar eğitim görüp daha sonra evde eğitim görmektedirler. Onları diğer Hristiyan gruplardan ayıran temel özellik doğuştan vaftizi reddetmeleridir. 16-25 yaşlarında kendi isteklerine göre vaftiz olurlar. O nedenle ilk zamanlar kafir kabul edilip zulüm görmüşlerdir.


Lancaster'da at arabası (buggy) 
Kendi izlenimlerime göre Amişler, insanların bildiklerinin aksine tamamen teknolojiyi reddetmiyorlar. Televizyon kullanmıyor fakat tarım makineleri, radyo vb. aletleri kullanıyorlar. Mennoitler, çok çocuk sahibi. Mennoit bir aileye yaptığım ziyarette 35 yaşındaki bayanın 7 çocuğu olduğunu ve daha 18 yaşlarında bir genç kız gibi göründüğünü farkettiğimde çok şaşırdığımı söyleyebilirim.. Bu insanlar en az 7 çocuk yapıyorlar. Doğum kontrolü inançlarında yok. 

Ziyaret ettiğim Mennoit aile
Çocuk eğitimi onlarda sadece evde anneleri tarafından yapılıyor. Bir de annenin uzayan upuzun tüylerini almadığını farkettiğimizde acaba bu kadar da teknolojiden uzak yaşamak doğru mu diye düşündük:)) Hutterciler, en katı inanışa sahip grup. Toplumdan ayrı bir koloni halinde yaşayıp, mal paylaşımı uygulayan grup. Onlara göre özel mülkiyet olmamalı ve huzur için herkes malını paylaşmalı. Ortak mülkiyet inançlarının temelini oluşturmakta. Kardeşler ise, genelde çoğu şeye evet deyip herşeyi reddetmiyorlar. Diğer gruplara göre daha esnekler.

Amish Country'de süt elde edilen inekler ve buzağılar..
Doğa ve hayvanlar çocuklar için 
en eğlenceli aktivite:)
Tüm bu gruplar Amerika'da farklılık oluşturduğu için Lancaster turistlerin ilgi odağı olmuş. At arabaları, insanların giyinişleri, tarım alanları ve doğa ve hayvanlar ile iç içe bir hayat, doğal ve organik ürünler bu bölgeye ilgiyi artırmış.

İnsanlar haftasonu meyve ve sebze bahçelerinde gezmek ve onları toplamak, tarihi evleri ve köprüleri gezmek, bu insanların fotoğraflarını çekmek için buraya geliyor. Tabi bu gruplar inançları gereği fotoğrafta çektirmiyorlar:) Biraz huzur ve çocuklarla bahçelerde gezinmek ve eğlenmek için ideal yerlerden.

doğal ve organik ürünler

Birde buradaki doğal ürünleri mutlaka alın derim. Keçi peyniri çok hoş tavsiye ederim.

Ayrıca buradaki sütü içtiğinizde sanki daha önce hiç süt içmemiş gibi hissedebilirsiniz. Bu süt ile yapacağınız ev yapımı yoğurt ise enfes...Kendim yaptığım için mutlaka sizin de yapmanızı tavsiye ediyorum. Çok kaymaklı ve farklı bir tat. Özellikle çocuklar için çok sağlıklı. Tereyağı, un, reçel vb. tüm ürünler buradaki küçük marketlerde bulunuyor.



        
En hoşuma giden konu ise hırsızlığın inançlarında yasak olması idi. Satış yapılan bir yerde kasada kimse yoktu ve insanlar ürünün parasını aldıktan sonra bırakıp gidiyorlardı ve kapıda resimde görülen "Thou shalt not steal (hırsızlık yapma)" yazısı çok ilginçti:) Daha ilginci ise insanların buna riayet etmesi.

Buradaki ilgimi çeken başka bir konu ise gerçek hayvanlardan yaptıkları süsler..Satış yapılan bir yerde turistik el yapımı ve Amish Country'i anlatan özel ürünler vardı.




                               

Bu grupların her birinin giyinişi farklı olmasına rağmen en çok gördüklerim erkeklerin sakallı olup bıyıksız olması, bayanların ise bazılarında kız çocukları da dahil başlarında küçük baş örtüsü / bone olması ve geleneksel elbiseleri idi. Bu halde çok sevimli görünüyorlar:))

                         

Sizde bir haftasonu için buradaki turlara veya aktivitelere katılabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi için 
http://www.padutchcountry.com/index.asp bakabilirsiniz..

Tüm resimler bana aittir.

24 Ekim 2014 Cuma

hukuk devleti, insan hakları ve özgürlük../law, human rights and freedoms ..

Sevgili dostlar,

Amerika'da ilgimi çeken en önemli konu insan hakları oldu..Neden diye soracaksanız Amerika'da yaşayan binlerce göçmen var. fakat ne amerikalılarla ne de aralarında hiçbir sorun yok. Çünkü kanunlar çok katı. En basitinden Filistinli ve İsrailli iki aile aynı ülkede barış içinde yaşayabiliyor. Amerika kapısına sığınan (tabi bu ülkeye girmek o kadar kolay değil) herkese insan hakları konusunda garanti vermiş. Ee diyeceksiniz o kadar vize falan uğraş bu kadarlık hakkı da elde edelim bari diye..:) Bizim yeşil pasaport olmasına rağmen ancak 2. vize başvurumuzda Amerika'ya kabul edildik. Biliyorsunuz Amerika vizede yeşil pasaportu kabul etmiyor ve her vize başvurusunda sizden yaklaşık 1000 dolar geri ödememek şartıyla alıyor.

Öncelikle kendi ülkemiz güzel Türkiye'mizden başlayalım konuya. Neden derseniz Amerika ile aramızda yaklaşık 100 yıl var. Bunu biz onlardan öndeyiz şeklinde söylemeyi çok isterdim. Ama ne yazık ki biz daha ilkokula başlarken onlar master yapmışlar:((

Amerika'daki bir arkadaşım bunu şöyle açıkladı: "Amerika'da hakların önemi sıralamasında;
1. çocuklar,
2.kadınlar,
3.hayvanlar,
4.erkekler almaktadır"

Burdan erkekler adına çok üzüldüğümü ifade etmeliyim:)) Pekte üzüldüğümü söyleyemem lakin bizim ülkemizde sıralamada durum tam tersi:(

hayvanlarımızı seyrederken:))   
1.Çocuklar çok değerli bu ülkede. onlar için parklar özenle düşünülmüş, çocuklu bir anne eve tıkılıp kalmak zorunda değil. Parka gittiğinizde tuvalet, otopark alanları, bisiklet, yürüyüş alanları mevcut. Ayrıca oyun alanlarındaki aletler çocuğun fiziksel aktivitelerini geliştirmeye yönelik. Park alanlarının içi talaş, çıra gibi ağaç kalıntılarıyla kaplı.. Orman kokusunu hissettiğiniz parklarda anneler ellerinde tablet, bilgisayar vb. uğraşırken çocuklar eğleniyor. Blog yazmak için mükemmel bir yer:))



bebişlerin keyfi yerinde:)    
Yollarda çocuklu anneler varsa tüm arabalar daha bebek arabası yola yanaşmadan durup onlara yer vermekte. Bu tüm canlılar için geçerli lakin çocuklara daha çok özendiklerine şahit oldum. Ayrıca arabalarda bebek koltuğu çok önemli. Eğer takılmazsa çok ciddi yasal uygulamalar var. Yollarda polisler mutlaka kontrol ediyorlar. Çocuklarımız çok değerli olmasına rağmen Türkiye'de kanunda var olupta çokta uygulanmaya geçirilemedi ne yazıkki... Ayrıca çocuklara bağırmak, şiddet vb. durumlarda devlet çocuğu sizin elinizden hemen alarak koruma altına alma hakkına sahip.. 

            
            parkta savaştan kalma bir tank
Ayşem parkta

Ayşem arkadaşıyla kütüphanede
Çocuklar için kütüphanelerde çocuk bölümleri ayrılmış. bunu gerçekten çok takdir ettim. Siz kütüphanedeyken çocuğunuzla bir öğretmen ilgileniyor inanabiliyor musunuz?? Veyahut kütüphanede çocuk etkinliği yapılan günlere çocuğunuzla katılıp her yaş grubuna göre düzenlenmiş etkinliklere katılıyorsunuz. Bizim katıldığımız günlerde hediyeli yarışma ve hikaye saati vardı. Birde balon gösterisi düzenlendi. Ayşe'nin bu durumdan ne kadar keyif aldığını anlatamam. Hediyeler bile kazandı. Çocukları kütüphaneye alıştırmak ve ingilizcelerini geliştirmek için mükemmel bir etkinlik..
                
                  Ayşemin kazandığı hediyeler


kütüphanede çocuklar için balon şovu

2. Gelelim kadın haklarına; eğer eşiniz size şiddet uyguluyorsa sizin arkanızda kocaman bir amerika devleti var. Yani erkekler burda pek kibarlar:) Bir arkadaşım burda merdivenden yuvarlanmış ve bacağı sakatlanmış. Hemen polis ve yetkililer evi aramak istemiş, arkadaşıma şiddet görüp görmediğiyle ilgili epey bir sıkıştırmışlar. "Eşinden şikayetçi misin?" diye sormuşlar.  O da "ben şikayetçi değilim de evde yeni doğmuş bir bebeğim var şu an eşim çok zor durumdadır, belki o benden şikayetçi olabilir:))" diyerek konuyu tatlıya bağlamış..

3. Hayvanlar erkeklerden daha değerli:) neden derseniz parklarda, yollarda elinde 4-5 köpeğiyle dolaşan insanlar, 80-90 yaşlarında neneler gördüm. Buradaki insanlar yalnızlık mı desem, çocuk hasreti mi desem köpekleri çok seviyorlar ve onlara çocukları gibi davranıyorlar. Çimlere köpek pisliği atılması yasak, zira çok ceza veriliyor. bu insanlar köpeklerinin tuvaletlerini yaptırıp onu yerden temizliyorlar. 


parklarda hayvan alanları

Bir gün parkta otururken bir teyzemin köpeği koşarak gelip tarık'ı yalamaya sevmeye kalktı. ben zaten köpekten korkarım. O anda köpeği oğluşumu ısırırken hayal ettim ve bir çığlık kopardım!! Tabi teyzem bu durumdan çok alındı ve beni suçlamaya başladı "oh my God, it's a baby and very friendly" :)) Neye uğradığımı şaşıran ben suçlu duruma düştüm:( Parklarda ördek, kaplumbağa, geyik, sincap gibi hayvanlar doğal bir şekilde zarar görmeden dolaşabiliyor. Pat diye önünüze bir geyik çıkarsa hiç şaşırmayın:)) 

 sincapımız:)
Ayrıca parklarda hayvan eğlendirme alanları bulunuyor. Hayvan sahipleri etrafı çevrili alanlarda hayvanlarını oynatıyor. Amerika'da köpekler ve diğer canlılar çok değerli sakın unutmayın. Sakın korkup çığlık falan atmayın:))

4. ve erkekler. Tabi ki insan hakları değerli olduğu için sayın baylarda değerli.. Amerika'da kimse kimseye zarar veremiyor, zira kanunlar çok katı. Zenciler, hispanic (meksikalı, ispanyol) vb. daha hareketli bölgeler de var. oralar biraz karışık ama zaten o bölgeleri bilen biliyor. Ama bunun dışında her sokakta özellikle de göçmenlerin olduğu bölgelerde polis gözetimi var. Hukuk ise tam çalışıyor. herşey kanunda apaçık yazıyor ve uygulanıyor. Uygulamaya herkes iştirak ettiği için olsa gerek günlük hayatta inanılmaz, nasıl olur ya dediğiniz şeylerle karşılaşmıyorsunuz. şehrin planı, yaşanabilirliği, sağlık, ulaşım, güvenlik vb. birçok konu kanunda katı bir şekilde düzenlenmiş ve uygulanıyor. yani tam bir hukuk devleti.. Biz de ülke olarak burdan çok ders çıkarmalıyız diye düşünüyorum. 

Hani filmlerde derler ya "burası Amerika özgür bir ülke" bu koca bir hiiiç arkadaşlar. Benim gözlemlediğim tek özgürlükleri istedikleri kıyafeti istediği renge uydurarak giymeleri. Mavi elbisenin altında yeşil pantolon ve pembe spor ayakkabı:) Yani kafa rahat.. Ama başka özgürlükleri yok. Çünkü her isteyen istediğini yapamıyor. Amerika'da herşey kanunlarla sınırlı ve olması gereken de bu diye düşünüyorum. Asıl özgürlük Türkiye'de...

Tüm resimler bana aittir.

22 Ekim 2014 Çarşamba

amerikaya ilk defa gidenler için..

Sevgili dostlar,

Eğer sizde benim gibi Amerika'ya ilk defa gitmişseniz havaalanından (new york j.kennedy) iner inmez okyanusun ıpılık havası yüzünüze çarpar. Bu öyle güzel bir mutluluktur ki zannedersiniz ki hep okyanusun kenarında yaşayacaksınız...Ama hemen new york trafiğine girince o insan seli gibi kalabalığın içinde saatlerce takside eve gitmenin sıkıntısını çekerken gerçek Amerika ile tanışırsınız.

Benim gibi 2 çocukla gelenlerdenseniz dikkatli olmanızda yarar var. Çünkü her taraf orman ve yeşillik..buda doğal olarak yaz mevsimi ise daha çok börtü böcek sorununu beraberinde getiriyor. Dikkat ederseniz tüm evlerin pencerelerinde teller takılı. kendinizi tropik ormanlarda yaşayan biri gibi hissedebilirsiniz. Bunun ayrıca çok faydasını da gördüm. Her gün sabah (tabi çocukları uyutabilirseniz) yataktan fırlayıp park, orman ve yeşilliklerde doğa yürüyüşü ve dinlenme imkanlarını elde edebilirsiniz:)) Neredeyse tüm otobanların ormanların içinden geçmesi de ayrıca çok huzur verici..

Amerika'da ormanlar
Birde sıcak ve nemli havası var tabi..Bizim yaşadığımız bölge new jersey öyleydi. Daha güzel iklime sahip california tarafı ve houston gibi yerler de var. Ben sıcağı sevmeme rağmen nedense ilklerde epey zorlandım. Evin içinde yapış yapış oluveriyorsunuz. Tam hava sıcak bugün derken birden bir yağmur başlıyor, sanki gök yarılmış gibi...oh my GOD! 

7 saatlik saat farkı sonrası ilk hafta jetlag durumundan kaynaklanan uyur-gezer modunu ister istemez yaşadık. Sanki durmadan uyuduk desem yeridir. Bu durumu çabuk atlatmak için çıkın dışarı normal hayata geçmeye çalışın. ama çocukların yeni yerlerine alışma süreci zordu. Devamlı beşikle sallanarak uyuyan oğlum neye uğradığını şaşırdı:)) Tabi beni baya hırpaladı bu süreç ama bi bakmışım normal uyumayı öğrenmiş:) 

Tabi evinizin çok önceden ayarlanması gerekir. Eğer fırsatınız varsa mutlaka evinizi Türkiyedeyken ayarlayın. Bizim Türk bir arkadaşımız vardı o bizim yerimize sağolsun uğraştı. Burdaki türkler yazın Türkiye'ye geliyor evlerini de kiralıyorlar. Bu fırsatı mutlaka değerlendirin. eğer kısa süreliğine geliyorsanız 2-3 ay bu çok iyi bir fırsat. Ama eylül ayına girer girmez dönüyorlar ve ev bulmak zorlaşıyor. Uzun vadede 1 senelik gibi kiralayan yerleri internetten bulabilirsiniz. Amerikalılar 1 seneden az tanımadıkları insana ev vermiyorlar haberiniz olsun derim..

Burdaki arabalar ise bir harika..herkesin altında bir jeep..Çünkü çok ucuz. 3 yıllığına satın alırmış gibi leasing yaptırarak her kesim insan jeepe binebiliyor. Tabi biz alamıyoruz sadece kiralayabilyoruz. Çünkü "amerikan ehliyet sınavlarına girip 2 ay bekleme" diye yeni çıkan bir kanun var bunu da unutmayın derim...Türk ehliyetimizle sadece kiralayarak ve oldukça da kazıklanarak -zira kiralamalar haftalık 1500 dolar civarı-araba işini hallettik. Burda araba herşeyiniz. arabanız yoksa hayatınız da yok. Çünkü market bile çok uzak. Eğer helal yemek hassasiyetiniz yoksa her yerden rahat bişeyler bulabilirsiniz. 
bizim jeep:)) Türkiye'de binmekte nasip olsun inşallah..

Amerika bir macera ülkesi gerçekten. Biraz cesaretli olmak gerkiyor burda. Öyle filmlerdeki gibi aksiyon yaşamıyorsunuz burda zira her yerde polis bekliyor. ama her aradığınızı bulabiliyorsunuz. Her milletten onlarca kalabalık insanla tanışıp ister istemez ingilizcenizi geliştiriyorsunuz. Herkese buraya hayatlarında bir kere olsun gelmesini tavsiye ederim. 

Amerika'daki parklar
Ben ingilizcem iyi olmasına rağmen konuşamıyordum. kızımın 4 yaşındaki filistinli arkadaşından ingilizce öğrendiğimi itiraf etmeliyim:)) Devamlı "don't run! be careful! catch me! don't do it!" temel ifadelerimiz oldu:)) Zira çok hareketli bir çocuktu:)) Tabi 4 yaşındaki kızımda bu sayede ingilizcesini geliştirdi. Arada sırada karıştırıp "not baby, careful":)) falan desede..

Benim çocuklarla yaşadığım en kötü tecrübem ise onların hastalanması oldu. Hiç olmadık hastalıklara yakalandılar. Önce gözlerinde oraya özel bi rahatsızlık olan pink eye denilen göz iltihabı, sonra sebebi bilinmeyen uçaktan veyahut üşütmeden kaynaklanan kulak iltihabı, sonra evdeki kaplumbağalardan kaynaklanan yüzlerinde alerjik durumlar.. Benim neredeyse bir ayım bu hastalıklarla geçti desem yeridir. İlaç ve doktor ücretlerinin (150-300 dolar) çok pahalı olması durumu daha da kötüleştirdi. Neyse ki 1 ay sonra herşey düzelmişti. Orada yaşayan neredeyse tüm arkadaşların "buraya gelen herkes ilk başlarda aynı şeyleri yaşıyor" demesiyle içim rahatladı. Artık macera dolu Amerika'nın tadını çıkarmaya başladık..

Sizede iyi eğlenceler diliyorum sevgili dostlar..

Tüm resimler bana aittir.




21 Ekim 2014 Salı

siteme/bloğuma nasıl ziyaretçi çekerim



Siteme nasıl ziyaretçi çekerim veya bloğuma nasıl ziyaretçi çekerim diye herhalde herkes düşünmüştür. Bence düşünmek yerine kendi özgün ifadelerinizle bir yerlerden başlamak en iyisi. Ben bu işi sadece zevk için yapmaktayım. Bu işi büyütüp büyütmeme isteği sizin elinizde..Herkese kolay gelsin blogcular..

huzur

I think it is a picture that a life full of peace.. 

Tüm resimler bana aittir.

çocuklarla uçak yolculuğu /air travel with kids

Sevgili dostlar,

Uçak yolculuklarının uzun olanları hele de çocuklarla birlikte uzun olanları bol sabır gerektiren yolculuklardan biri.

Bizim belki ailecek gittiğimiz 10. uçak yolculuğu olabilir fakat ilk defa bu kadar uzun olan (10-11 saat) bir yolculukla karşılaştık. 3.5 yaşındaki ayşe ve 9 aylık tarık ile birlikte maceraya başlıyoruuuz..

Uçağın kalkmasına 2 saat kala havaalanına geçip uzun süren pasaport, vize vb. işlemler ve İstanbul Atatürk Havalimanında uzun uzun süren güvenlik aramaları, efendim bilgisayarı çıkar, ayakkabını çıkar artık çok sıkılarak yeter binelim artık şu uçağa dedirtti..

Tam bagajları yerleştirecekken bagaj ağırlığını (32 kg) aşmamızdan kaynaklanan sorun sebebiyle yeni bir bavul almak zorunda kaldık. Tabi havaalanından alınan eşyaların fiyatlarını biliyorsanız 2 katı fiyata bir bavul alarak kazıklandık:(


havaalanındabeklerken oğluşumm
Neyse hayırlısı olsun mantığıyla uçağa bindiğimizde uçak rotasyonu vb. sebeplerle 2 saate yakın uçağın içinde oturarak geçirdik. Bu bugüne özel bir durum değildi sanırım ki dönerken de aynı durumu yaşadık.

Tabi kızımın hiç bitmeyen "anne niye bekleyip duruyoruz, şimdi nolcak, herkes niye oturuyor, sıkıldım" sorularına devamlı muhatap olmak zorunda kaldık.. Ve sonunda uçağımız kalktı giderken çok sallandı nedense. Uçak korkum olmamasına rağmen ben bile korktum. Ama dönerken gayet güzeldi ve süre yarım saat daha az sürdü:) Yanımdaki yozgatlı bir adamın "dönerken yokuş aşağı indiği için kısa sürüyor demesi" beni çok güldürdü:))

İlk 2 saat bizim çocuklar hep sakin oluyorlar. Sonra uçaktaki tüm çocuklardan yavaş yavaş sesler mırıldanmalar geliyor. 4 saatin sonunda ise tam bir cümbüş hep birlikte ağlayan çocuk sesleriiiii:))

Allahtan benim bebeklerim bu durumlara alışkın olduğundanmı desem yoksa dirençli çocuklarmı desem maşallah gayet iyiydiler. Dönerken yine yanımızdaki yozgatlı adamın "direndi çocuklar direndi" demesi çok yerindeydi..:))


uçağımız yolun yarısında
Uçakta verilen çorap, terlik vb. malzemeler çok işe yaradı. ayrıca tv kulaklık gibi eğlence araçları kızım için çok iyi oldu. Film izlemese de çizgifilm izledi. oğlum ise biberon ve mama almayan bir çocuk olduğu için bol bol emzirmek zorunda kaldım. Tabi bu çocuğun kulağının kapanmaması vb. durumlar için çok iyi lakin ben perişan oldum diyebilirim..Ve hiç uyumadı desem yeridir. Tüm uçak boyunca bizde onun yüzünden uyuyamadık ama ses etmemesinden dolayı şükrettik..

Kızımın ikide bir tuvalete gitcem deyip beni kaldırması tüm uçaktaki çocukların yürümesi, oynaması, çığlıklar ve tabi diğerlerinin bu yüzden uyuyamaması gergin anlardan bazıları..

New York J.F. Kennedy havaalanına indiğimizde ben yolunmuş kedi gibiydim her tarafım kaymıştı:)) Çok şükür yarabbi deyip 11 saati tamamladık.. 

bavullarla havaalanına girerken 
Tavsiyem sizlere yanınızda mutlaka çikolata eğlence oyunları vb. getirmeniz. Tabi THY veriyor oyun boya vb. şeyler ama yinede sıkılıyorlar. THY nın yemekleri gerçekten çok güzel.. Bebek yemeği istemeyi unutmayın bazen bikaç kere söylemek zorunda kalıyorsunuz. Ayrıca battaniye ve yastıklardan da girer girmez 3-4 tane alın çünkü çok lazım oluyor.. Klimaları çok açıyorlar ve koltuklar çok dar olmasada 11 saat çok konforsuz oluyor..

Birde orta bölmenin en önünden bir yer ayırırsanız bebekli yolcular için beşik takıyorlar ve süüüperr oluyor. Lakin bebeğin ağırlığı en fazla 11 kg olmalı. Hostes çocuğun kilosunu sorduğunda benim düştüğüm hataya düşüp ağzınızdan 13-14 kg vardır diye bir yanlış yapmayın:d Meğer çocuk 11 kiloymuş ama ben bilmiyormuşum ve bütün yolculuk boyu 11 kilo bebeği kucağımda taşıdım:(( Tabi hiç uyumadı beşik olsada yatmazdıı ama neyse...

Sizlere çocuklarınızla bol konforlu bir yolculuk diliyorum sevgili anneler..

Tüm resimler bana aittir.




20 Ekim 2014 Pazartesi

çocuklarla amerika gezisi


Sevgili dostlar,

Bir blog açmaya karar verdiğim andan itibaren ilk aklıma gelen şey amerikada yaşadığım anılarım oldu:)) Lakin amerikaya gitmeden önce böyle bir bloğu internetten çok araştırmıştım. Bulduğum ufak çaplı yazılardan yola çıkarak kendime bir yol haritası hazırlamıştım. Ama bana daha çok bir ailenin özellikle de küçük bebekleri veya çocukları olan bir ailenin anıları gerekiyordu. Çoğu arkadaşım "sen çıldırdın mı? iki tane bebekle amerikada ne işin var? dizini kır otur oturduğun yere" demeyi ihmal etmedi:))
kızım Dunkin' Donuts 'da ice coffee içiyor:))

Tabi haklılık payları da olsa dahi benim gibi cesaretli ve maceraya düşkün birinin kapısına kadar gelen bu fırsatı tepmesi mümkün değildi:)) Amerika'ya gitmeyi düşünen aileler ve anneler için 3.5 yaşındaki kızım ve 9 aylık oğlumla uçak yolculuğundan tutun da Amerika'da gezdiğimiz yerlere kadar yaşadığımız anıları okumanızı ve sizinde kendinize bir yol haritası çizmenizi öneririm sevgili dostlar..

Tüm resimler bana aittir.